- Halkın can güneşi, halkın pencerelere benzeyen bedenlerinde taaddüt eder, çoğalır.
- مفترق شد آفتاب جانها ** در درون روزن ابدان ما
- Fakat güneşin kursuna bakarsan birdir. Bedenlerle mahcup olan kişi şüphededir.
- چون نظر در قرص داری خود یکی است ** و آن که شد محجوب ابدان در شکی است
- Çokluk, ruhu Hayvanidedir, Ruhu insani ise birdir.
- تفرقه در روح حیوانی بود ** نفس واحد روح انسانی بود
- Hak, onlara mademki nurundan saçtı, Hakk’ın nuru, artık ayrılmaz.
- چون که حق رش علیهم نوره ** مفترق هرگز نگردد نور او
- Yoldaş, bir müddet usanmayı bırak da o güzelin tek benini sana anlatayım. 190
- یک زمان بگذار ای همره ملال ** تا بگویم وصف خالی ز آن جمال
- Onun güzelliği anlatılmaz, iki âlem de nedir? Onun yüzündeki benim aksi!
- در بیان ناید جمال حال او ** هر دو عالم چیست عکس خال او
- Onun güzel benini anlatmaya başladım mı söz, tenimi yarmak, parçalamak istiyor.
- چون که من از خال خوبش دم زنم ** نطق میخواهد که بشکافد تنم
- Ben bu harmanda bir karınca gibi memnun geçinip gidiyorum, hatta kendi cirmimden, kendi haddimden fazla yük çekmekteyim.
- همچو موری اندر این خرمن خوشم ** تا فزون از خویش باری میکشم
- Dinleyen, hikâyenin zahirini istediğinden içyüzünün söylenmemesi, kapalı kalması
- بسته شدن تقریر معنی حکایت به سبب میل مستمع به استماع ظاهر صورت حکایت
- O aydınlığın bile haset ettiği güzel, beni bırakır mı ki söylenmesi lâzım ve farz olan sırları söyleyeyim.
- کی گذارد آن که رشک روشنی است ** تا بگویم آن چه فرض و گفتنی است
- Deniz köpüklenir, köpükle örtülür, köpüğü ileri sürer. Sonra da köpüğünü çeker, açılır, kendisini gösterir. 195
- بحر کف پیش آرد و سدی کند ** جر کند و ز بعد جر مدی کند