- Atlı onu görüp adamcağızı kurtarmak, yılanı ürkütüp kaçırmak için koşmaya başladı. fakat fırsat bulamadı.
- آن سوار آن را بدید و میشتافت ** تا رماند مار را فرصت نیافت
- Aklı, kendisine yardım ettiğinden, pek akılı kişi olduğundan o uyumakta olan adama şiddetlice birkaç topuz vurdu. 1880
- چون که از عقلش فراوان بد مدد ** چند دبوسی قوی بر خفته زد
- O şiddetlice vurulan topuzun acısı, adamı bir ağaç altına kadar kaçırdı.
- برد او را زخم آن دبوس سخت ** زو گریزان تا به زیر یک درخت
- Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Adama “ Ey dertli kişi, bunları ye” dedi.
- سیب پوسیده بسی بد ریخته ** گفت از این خور ای به درد آویخته
- EKSIK
- سیب چندان مر و را در خورد داد ** کز دهانش باز بیرون میفتاد
- “Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var?
- بانگ میزد کای امیر آخر چرا ** قصد من کردی تو نادیده جفا
- Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanını dök! 1885
- گر ترا ز اصل است با جانم ستیز ** تیغ زن یک بارگی خونم بریز
- Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene!
- شوم ساعت که شدم بر تو پدید ** ای خنک آن را که روی تو ندید
- Dinsizler bile kimseye suçsuz, günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
- بیجنایت بیگنه بیبیش و کم ** ملحدان جایز ندارند این ستم
- Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta,
- میجهد خون از دهانم با سخن ** ای خدا آخر مکافاتش تو کن