- “Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var?
- بانگ میزد کای امیر آخر چرا ** قصد من کردی تو نادیده جفا
- Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanını dök! 1885
- گر ترا ز اصل است با جانم ستیز ** تیغ زن یک بارگی خونم بریز
- Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene!
- شوم ساعت که شدم بر تو پدید ** ای خنک آن را که روی تو ندید
- Dinsizler bile kimseye suçsuz, günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
- بیجنایت بیگنه بیبیش و کم ** ملحدان جایز ندارند این ستم
- Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta,
- میجهد خون از دهانم با سخن ** ای خدا آخر مکافاتش تو کن
- Her an ona kötü söylemekte, lânet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu.
- هر زمان میگفت او نفرین نو ** اوش میزد کاندر این صحرا بدو
- Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu. 1890
- زخم دبوس و سوار همچو باد ** میدوید و باز در رو میفتاد
- Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi. Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı.
- ممتلی و خوابناک و سست بد ** پا و رویش صد هزاران زخم شد
- Atlı o adamı akşam çağına kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı.
- تا شبانگه میکشید و میگشاد ** تا ز صفرا قی شدن بر وی فتاد
- İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı.
- زو بر آمد خوردهها زشت و نکو ** مار با آن خورده بیرون جست از او