English    Türkçe    فارسی   

2
1896-1905

  • Dedi ki: “ Sen, bir rahmet Cebrailisin yahut da velinimet Allah’sın
  • گفت خود تو جبرییل رحمتی ** یا خدایی که ولی نعمتی‏
  • Ne kutlu saatmiş ki beni gördün. Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın.
  • ای مبارک ساعتی که دیدی‏ام ** مرده بودم جان نو بخشیدی‏ام‏
  • Sen, beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum.
  • تو مرا جویان مثال مادران ** من گریزان از تو مانند خران‏
  • Eşek, sahibinden eşekliği yüzünden kaçar. Hâlbuki sahibi, iyiliğinden dolayı onun peşine düşer.
  • خر گریزد از خداوند از خری ** صاحبش در پی ز نیکو گوهری‏
  • Onu, bir fayda elde etmek, bir ziyandan kurtulmak için aramaz. Kurt, yahut yırtıcı bir canavar paralamasın diye arar. 1900
  • نه از پی سود و زیان می‏جویدش ** لیک تا در گرگش ندرد یا ددش‏
  • Ne mutlu yüzünü görene yahut ansızın senin bulunduğun yere ulaşana!
  • ای خنک آن را که بیند روی تو ** یا در افتد ناگهان در کوی تو
  • Pak ruh bile seni övmüş. Hâlbuki ben, sana ne kadar kötü ve saçma şeyler söyledim.
  • ای روان پاک بستوده ترا ** چند گفتم ژاژ و بی‏هوده ترا
  • Fakat efendim, padişahlar padişahı sultanım, onları ben söylemedim, bilgisizliğim söyledi.
  • ای خداوند و شهنشاه و امیر ** من نگفتم جهل من گفت آن مگیر
  • Bir parçacık olsun bu hali bilseydim, böyle abes sözler söyleyebilir miydim?
  • شمه‏ای زین حال اگر دانستمی ** گفتن بی‏هوده کی تانستمی‏
  • Ey iyi huylu, eğer bana bu hali kinaye ile bile olsa çıtlatsaydın seni bir hayli överdim. 1905
  • بس ثنایت گفتمی ای خوش خصال ** گر مرا یک رمز می‏گفتی ز حال‏