- Can ayağından ten bukağısını çıkar da meclis etrafında dönüp dolaşsın.
- کندهی تن را ز پای جان بکن ** تا کند جولان به گرد آن چمن
- Hasislik zincirini elinden, boynundan at, eski felekte yeni bir baht bul.
- غل بخل از دست و گردن دور کن ** بخت نو دریاب در چرخ کهن
- Lütuf Kâbe’sine uçmaya kanadın yoksa çare bulana arz et. 1950
- ور نمیتانی به کعبهی لطف پر ** عرضه کن بیچارگی بر چارهگر
- Ağlayıp inleme kuvvetli bir sermayedir; külli rahmet, pek güçlü bir dadıdır.
- زاری و گریه قوی سرمایهای است ** رحمت کلی قویتر دایهای است
- Dadı ve ana, çocuk ne vakit ağlayacak diye bahaneler ararlar.
- دایه و مادر بهانه جو بود ** تا که کی آن طفل او گریان شود
- Allah da sizin hacet çocuklarınızı, ağlasın da süt meydana gelsin diye yarattı;
- طفل حاجات شما را آفرید ** تا بنالید و شود شیرش پدید
- “Allah’ı çağırın” dedi; ağlayıp inlemeyi bırakma ki Allah’ın merhamet sütleri coşsun.
- گفت ادعوا الله بیزاری مباش ** تا بجوشد شیرهای مهرهاش
- Rüzgârın sesi de bizim gamımızı teskin etmek içindir, bulutun süt yağdırması da. Hele bir an sabret. 1955
- هوی هوی باد و شیر افشان ابر ** در غم مااند یک ساعت تو صبر
- “Rızkınız gökyüzündedir” ayetini duymadın mı? Neden bu aşağılık yere saplanıp kaldın?
- فی السماء رزقکم بشنیدهای ** اندر این پستی چه بر چفسیدهای
- Korkunu, ümitsizliğini gül sesleri bil. Onlar, seni aşağılıkların ta dibine kadar çekerler.
- ترس و نومیدیت دان آواز غول ** میکشد گوش تو تا قعر سفول