- Demek ki nasihat yolu kapandı” dedi. “Fa’rıd anhum” emrine bağlandı.
- پس ره پند و نصیحت بسته شد ** امر أعرض عنهم پیوسته شد
- Verdiğin ilâç derdi arttırırsa sen de sözü isteyene söylet. Abese suresini okusana.
- چون دوایت میفزاید درد پس ** قصه با طالب بگو بر خوان عبس
- Allah “Kör, Hakk’ı diliyorsa onun yoksulluğu yüzünden gönlünü kırmak yaraşmaz.
- چون که اعمی طالب حق آمده ست ** بهر فقر او را نشاید سینه خست
- Sen, halk, ulularından öğrensin diye uluları irşat etmek istiyorsun ama
- تو حریصی بر رشاد مهتران ** تا بیاموزند عام از سروران
- Ey Ahmet, büyüklerin bir kısmı seni dinlemeye koyulunca hoşlandın, belki, 2070
- احمدا دیدی که قومی از ملوک ** مستمع گشتند گشتی خوش که بوک
- Bu ulular, dine güzelce yardımcı olurlar, bunlar Arab’a Habeş’e reistir.
- این رئیسان یار دین گردند خوش ** بر عرب اینها سرند و بر حبش
- Bunların yüzünden İslam dininin şöhreti Basra’yı Tebük’ü aşar. Çünkü halk, padişahlarının dinindendir.
- بگذرد این صیت از بصره و تبوک ** ز انکه الناس علی دین الملوک
- Diye düşündün, bu yüzden de hidayet isteyen körden yüz çevirdin, onun sohbetinden sıkıldın.
- زین سبب تو از ضریر مهتدی ** رو بگردانیدی و تنگ آمدی
- “Bunlar her vakit ele geçmez. Sen dostlarımızdansın, vaktin de geniş.
- که در این فرصت کم افتد این مناخ ** تو ز یارانی و وقت تو فراخ
- Bu dar vakitte işime mâni olma. Bunu sana darılarak, kızarak söylemiyorum, nasihat yollu söylüyorum” dedin. 2075
- مزدحم میگردیم در وقت تنگ ** این نصیحت میکنم نه از خشم و جنگ