- Zira kalabalık ve kervan halkının çokluğu yol vurucuların belini kırar, onları kahreder. 2155
- چون تو را آن چشم باطن بین نبود ** گنج میپندار اندر هر وجود
- Ulu Tanrı’nın Musa Aleyhisselâm’a “Niçin hastalığımda benim halimi, hatırımı sormağa gelmedin?” diye vahyetmesi
- وحی کردن حق تعالی به موسی علیه السلام که چرا به عیادت من نیامدی
- Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören!
- آمد از حق سوی موسی این عتاب ** کای طلوع ماه دیده تو ز جیب
- Seni Tanrılık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?”
- مشرقت کردم ز نور ایزدی ** من حقم رنجور گشتم نامدی
- Musa, “Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi.
- گفت سبحانا تو پاکی از زیان ** این چه رمز است این بکن یا رب بیان
- Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu.
- باز فرمودش که در رنجوریم ** چون نپرسیدی تو از روی کرم
- Musa, “Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatini anlat” dedi. 2160
- گفت یا رب نیست نقصانی تو را ** عقل گم شد این سخن را بر گشا
- Tanrı, “Evet, has ve seçilmiş bir kulun hastalanmıştı. İyice bir bak hele o, benim.
- گفت آری بنده خاص گزین ** گشت رنجور او منم نیکو ببین
- Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastalığı benim hastalığımdır” buyurdu.
- هست معذوریش معذوری من ** هست رنجوریش رنجوری من
- Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun.
- هر که خواهد همنشینی خدا ** تا نشیند در حضور اولیا
- Velilerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan bir cüzüsün.
- از حضور اولیا گر بسکلی ** تو هلاکی ز آن که جزوی بیکلی