English    Türkçe    فارسی   

2
2184-2193

  • Sofiyi yalnız bulunca bir iyice dövdü, âdeta yarı canlı bir hale koydu, başını yardı.
  • کوفت صوفی را چو تنها یافتش ** نیم کشتش کرد و سر بشکافتش‏
  • Sofi “benim nöbetim geçti. Fakat arkadaşlar, bir iyice sıranızı gözetin. 2185
  • گفت صوفی آن من بگذشت لیک ** ای رفیقان پاس خود دارید نیک‏
  • Beni ağyar bildiniz. Fakat bilin ki bu kaltabandan daha ağyar değilim.
  • مر مرا اغیار دانستید هان ** نیستم اغیارتر زین قلتبان‏
  • Benim yediğimi siz de yiyeceksiniz. Bu çeşit şerbet, her aşağılık kişiye lâyıktır.
  • این چه من خوردم شما را خوردنی است ** وین چنین شربت جزای هر دنی است‏
  • Bu âlem dağdır, senin sözlerin, yine ses vererek sana gelir” dedi.
  • این جهان کوه است و گفت‏وگوی تو ** از صدا هم باز آید سوی تو
  • Bahçıvan sofiden kurtulunca yine o çeşit bir bahane kurdu.
  • چون ز صوفی گشت فارغ باغبان ** یک بهانه کرد ز آن پس جنس آن‏
  • Şerife “Ey şerif, eve git de kuşluk öğünü için, yufka ekmeği pişirmiştim, 2190
  • کای شریف من برو سوی وثاق ** که ز بهر چاشت پختم من رقاق‏
  • Evin kapısını vur.K aymaz’a söyle, o yufka ekmeğiyle kazı getirsin” dedi.
  • بر در خانه بگو قیماز را ** تا بیارد آن رقاق و قاز را
  • Şerif gidince, fakîhe dedi ki: “Ey işi yerinde, güneş görmüş her şeyi anlar bilir adam, den fakihsin, bu meydanda.
  • چون به ره کردش بگفت ای تیز بین ** تو فقیهی ظاهر است این و یقین‏
  • O şerif, manasız bir iddiada bulunuyor. Anasının ne iş ettiğini kim bilir ki?
  • او شریفی می‏کند دعوی سرد ** مادر او را که داند تا که کرد