- Dönen ve bu yüzden başı dönmüş olan kişi elbette evi de kendisi gibi döner görür.
- هر که بر گردد سرش از چرخها ** همچو خود گردنده بیند خانه را
- O edepsiz bahçıvanın söylediği sözler, kendi haliydi. Evlâdı Resulden o işler, uzaktır.
- آن چه گفت آن باغبان بو الفضول ** حال او بد، دور از اولاد رسول
- O bahçıvan mürtetlerin dölü olmasaydı Peygamber hanedanı hakkında böyle söyler miydi?
- گر نبودی او نتیجه مرتدان ** کی چنین گفتی برای خاندان
- Afsunlar okudu, fakîh de bunları dinledi. Bunun üzerine o sitemkâr fakîh şerifin ardından gidip, 2200
- خواند افسونها شنید آن را فقیه ** در پیش رفت آن ستمکار سفیه
- “Ey eşek, bu bağa seni kim davet etti? Hırsızlık sana Peygamberden mi miras kaldı?
- گفت ای خر اندر این باغت که خواند ** دزدی از پیغمبرت میراث ماند
- Aslan yavrusu, aslana benzer, sen söyle bakayım, Peygambere ne yüzden benziyorsun?” dedi.
- شیر را بچه همیماند بدو ** تو به پیغمبر به چه مانی بگو
- O zalim herif, şerife, Haricî Âl-i Yâsîn’e ne yaparsa onu yaptı.
- با شریف آن کرد مرد ملتجی ** که کند با آل یاسین خارجی
- Hatta şeytan ve gul, Âl-i Resul’e Yezid ve Şimir gibi nasıl kin tutarlarsa o da öyle kin tuttu, öcünü aldı.
- تا چه کین دارند دایم دیو و غول ** چون یزید و شمر با آل رسول
- Şerif, o zâlimin zulmünden harap oldu, fakîhe “Ben sudan çıktım. 2205
- شد شریف از زخم آن ظالم خراب ** با فقیه او گفت ما جستیم از آب
- Ayağını tetik bas, şimdi yapayalnız kaldın. Davula benze, boyuna karnına tokmak ye!
- پای دار اکنون که ماندی فرد و کم ** چون دهل شو زخم میخور بر شکم