English    Türkçe    فارسی   

2
2205-2214

  • Şerif, o zâlimin zulmünden harap oldu, fakîhe “Ben sudan çıktım. 2205
  • شد شریف از زخم آن ظالم خراب ** با فقیه او گفت ما جستیم از آب‏
  • Ayağını tetik bas, şimdi yapayalnız kaldın. Davula benze, boyuna karnına tokmak ye!
  • پای دار اکنون که ماندی فرد و کم ** چون دهل شو زخم می‏خور بر شکم‏
  • Şerifliğimi bir tarafa bırak. Hatta tut ki arkadaşlığa da lâyık değilim, fakat sana karşı bu çeşit bir zalimden de aşağı değilim ya” dedi.
  • گر شریف و لایق و هم دم نی‏ام ** از چنین ظالم تو را من کم نی‏ام‏
  • Bahçıvan ondan da kurtulup fakîhe geldi ve dedi ki: “Ey fakîh! Ne fakîhi, ey her sefih kişinin bile arlandığı herif!
  • شد از او فارغ بیامد کای فقیه ** چه فقیهی ای تو ننگ هر سفیه‏
  • Ey eli kesilecise, bağlara gir de, caiz midir? Emir var mı bile deme. Fetvan bu mu senin?
  • فتوی‏ات این است ای ببریده دست ** کاندر آیی و نگویی امر هست‏
  • Böyle bir ruhsatı Vasît’temi okudun? Yoksa bu mesele Muhit’te mi var?” 2210
  • این چنین رخصت بخواندی در وسیط ** یا بدست این مسئله اندر محیط
  • Fakîh “Vur, vur, hakkın var. Fırsat ele geçti. Dostlardan ayrılanın lâyığı budur” dedi.
  • گفت حق استت بزن دستت رسید ** این سزای آن که از یاران برید
  • Hastanın ve Peygamber Sallâllahü Aleyhi Ve Sellem’in hasta sahabeyi dolaşıp hatırını sorması hikâyesine dönüş
  • رجعت به قصه مریض و عیادت پیغامبر علیه السلام‏
  • Hastanın hatırını soruş, dostluğu, birliği temin etmek içindir. Bu birlik, bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur.
  • این عیادت از برای این صله است ** وین صله از صد محبت حامله است‏
  • Naziri olmayan Peygamber, hastayı dolaşmaya, hatırını sormaya gidince o sahabeyi ölüm halinde gördü.
  • در عیادت شد رسول بی‏ندید ** آن صحابی را به حال نزع دید
  • Velilerin huzurundan uzaklaşırsan hakikatte Tanrı’dan uzaklaşırsın.
  • چون شوی دور از حضور اولیا ** در حقیقت گشته‏ای دور از خدا