- Şerifliğimi bir tarafa bırak. Hatta tut ki arkadaşlığa da lâyık değilim, fakat sana karşı bu çeşit bir zalimden de aşağı değilim ya” dedi.
- گر شریف و لایق و هم دم نیام ** از چنین ظالم تو را من کم نیام
- Bahçıvan ondan da kurtulup fakîhe geldi ve dedi ki: “Ey fakîh! Ne fakîhi, ey her sefih kişinin bile arlandığı herif!
- شد از او فارغ بیامد کای فقیه ** چه فقیهی ای تو ننگ هر سفیه
- Ey eli kesilecise, bağlara gir de, caiz midir? Emir var mı bile deme. Fetvan bu mu senin?
- فتویات این است ای ببریده دست ** کاندر آیی و نگویی امر هست
- Böyle bir ruhsatı Vasît’temi okudun? Yoksa bu mesele Muhit’te mi var?” 2210
- این چنین رخصت بخواندی در وسیط ** یا بدست این مسئله اندر محیط
- Fakîh “Vur, vur, hakkın var. Fırsat ele geçti. Dostlardan ayrılanın lâyığı budur” dedi.
- گفت حق استت بزن دستت رسید ** این سزای آن که از یاران برید
- Hastanın ve Peygamber Sallâllahü Aleyhi Ve Sellem’in hasta sahabeyi dolaşıp hatırını sorması hikâyesine dönüş
- رجعت به قصه مریض و عیادت پیغامبر علیه السلام
- Hastanın hatırını soruş, dostluğu, birliği temin etmek içindir. Bu birlik, bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur.
- این عیادت از برای این صله است ** وین صله از صد محبت حامله است
- Naziri olmayan Peygamber, hastayı dolaşmaya, hatırını sormaya gidince o sahabeyi ölüm halinde gördü.
- در عیادت شد رسول بیندید ** آن صحابی را به حال نزع دید
- Velilerin huzurundan uzaklaşırsan hakikatte Tanrı’dan uzaklaşırsın.
- چون شوی دور از حضور اولیا ** در حقیقت گشتهای دور از خدا
- Yoldaşlardan ayrılmanın sonu bile gam olursa padişahlardan ayrılık nasıl olur da ondan daha aşağı olur. 2215
- چون نتیجه هجر همراهان غم است ** کی فراق روی شاهان ز آن کم است
- Her an durma, padişahların gölgesini ara bul ki o gölgede güneşten de iyi bir hale gelesin.
- سایه شاهان طلب هر دم شتاب ** تا شوی ز آن سایه بهتر ز آفتاب