- Pirin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi. Âdeta rüyasında Hindistan’ı görmüş bir file benziyordu
- دیده نابینا و دل چون آفتاب ** همچو پیلی دیده هندستان به خواب
- Gözünü yummuş, uyumakta. Fakat yüzlerce zevk ve neşe âlemi görmekte. Gözünü açarsa nasıl olurda görmez? Şaşılacak şey!
- چشم بسته خفته بیند صد طرب ** چون گشاید آن نبیند ای عجب
- Rüya deyince şaşılacak şeyler açığa çıkar. Gönül uykuda pencere kesilir. 2235
- بس عجب در خواب روشن میشود ** دل درون خواب روزن میشود
- Uyanık olduğu halde güzel rüya gören âriftir. Sen onun bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek.
- آن که بیدار است و بیند خواب خوش ** عارف است او خاک او در دیده کش
- Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı.
- پیش او بنشست و میپرسید حال ** یافتش درویش و هم صاحب عیال
- Pir, “Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi.
- گفت عزم تو کجا ای بایزید ** رخت غربت را کجا خواهی کشید
- Bayezid “ Hac mevsimi Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki: “Yol masrafı olarak yanında ne var?”
- گفت قصد کعبه دارم از پگه ** گفت هین با خود چه داری زاد ره
- Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince, 2240
- گفت دارم از درم نقره دویست ** نک ببسته سخت در گوشهی ردی است
- Pir, “Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil.
- گفت طوفی کن به گردم هفت بار ** وین نکوتر از طواف حج شمار
- O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu.
- و آن درمها پیش من نهای جواد ** دان که حج کردی و حاصل شد مراد