English    Türkçe    فارسی   

2
2296-2305

  • Bu suretle de kolay şeyi ona kolaylaştırdı, güçten de artık yüz çevirmez oldu.
  • تا میسر کرد یسری را بر او ** تا ز عسری او بگردانید رو
  • Düşmanı ona ehemmiyetsiz göstermek kutlu bir şeydi. Çünkü ona dost olan, yol yordamı öğreten Tanrı’ydı.
  • کم نمودن مر و را پیروز بود ** که حقش یار و طریق آموز بود
  • Fakat zafer için yardımcısı Tanrı olmayan kişiye gelince: Ona tavşan bile erkek aslan görünür!
  • آن که حق پشتش نباشد از ظفر ** وای اگر گربش نماید شیر نر
  • Vay uzaktan yüzü bir görür de gururlanarak, savaşa girişirse!
  • وای اگر صدرا یکی بیند ز دور ** تا به چالش اندر آید از غرور
  • Zülfikâr bir harbe gibi, erkek aslan da bir kedi gibi görünür de, 2300
  • ز آن نماید ذو الفقاری حربه‏ای ** ز آن نماید شیر نر چون گربه‏ای‏
  • Ahmak, yiğitçesine savaşa girişir, bu hileyle pençeye düşer.
  • تا دلیر اندر فتد احمق به جنگ ** و اندر آردشان بدین حیلت به چنگ‏
  • Bu suretle ateşe tapanlar, ateşgedeye kendi ayaklarıyla gelmiş olurlar.
  • تا به پای خویش باشند آمده ** آن فلیوان جانب آتش‏کده‏
  • O iş sana bir saman çöpü gibi görünür. Hemencecik onu üfler, yerinden uçururum sanırsın.
  • کاه برگی می‏نماید تا تو زود ** پف کنی کاو را برانی از وجود
  • Hâlbuki kendine gel, o saman çöpü, dağları bile yerinden söker. Onun yüzünden âlem ağlamaktadır, o ise gülmekte!
  • هین که آن که کوهها بر کنده است ** زو جهان گریان و او در خنده است‏
  • Bu ırmak suyunun dibindeki topuk da görünür ama Uc-ibn-i Unuk gibi yüzlercesi onda boğulup gitmiştir! 2305
  • می‏نماید تا به کعب این آب جو ** صد چو عاج ابن عنق شد غرق او