- İnsan; yılana, akrebe ne yaptı ki onlar, daima insanı sokmak öldürmek isterler. 230
- آدمی مر مار و کژدم را چه کرد ** کاو همیخواهد مر او را مرگ و درد
- Kurdun huyu yırtıcılıktır. Bu haset de nihayet yaradılışta vardır demekte”,
- گرگ را خود خاصیت بدریدن است ** این حسد در خلق آخر روشن است
- Sonra yine “ Böyle kötü zanna düşmek hatadır. Neye kardeşim hakkında böyle bir zanda bulunuyorum?” diye söylenmekteydi.
- باز میگفت این گمان بد خطاست ** بر برادر این چنین ظنم چراست
- Yine dönüp diyordu ki: “ Bu kötü zanna düşmek de bir tedbire sarılmaktır. Şüpheye düşmeyen muvaffak olur mu?”
- باز گفتی حزم سوء الظن تست ** هر که بد ظن نیست کی ماند درست
- Sofi vesvese içindeydi. Eşeğe gelince öyle bir haldeydi ki düşmanların cezası da, dilerim böyle olsun!
- صوفی اندر وسوسه و آن خر چنان ** که چنین بادا جز ای دشمنان
- Zavallı eşek; taş toprak içinde, semeri tersine dönmüş, kuskunu kopmuştur. 235
- آن خر مسکین میان خاک و سنگ ** کژ شده پالان دریده پالهنگ
- Yol yürümekten ölmüş, bütün gece yemsiz, gâh can çekişmekte, gâh ölüm haline gelmekteydi.
- خسته از ره جملهی شب بیعلف ** گاه در جان کندن و گه در تلف
- Bütün gece “Yarabbi, arpadan vazgeçtim, bir avuçcağızdan da az saman olsa” diye sayıklıyordu.
- خر همه شب ذکر میکرد ای اله ** جو رها کردم کم از یک مشت کاه
- Hâl diliyle “Ey şeyhler, bir merhamet edin, bu ham ve edepsiz hizmetçinin elinden yandım” diyordu.
- با زبان حال میگفت ای شیوخ ** رحمتی که سوختم زین خام شوخ
- O eşeğin çektiği eziyeti duyduğu azabı ancak karada uçan kuş, sele kapılırsa çeker duyar!
- آن چه آن خر دید از رنج و عذاب ** مرغ خاکی بیند اندر سیل آب