English    Türkçe    فارسی   

2
2312-2321

  • Sen, bizim kastımıza çekilmiş keskin bir hançersin; bizi hacamat etmek için zehirli bir hacamat aletisin.
  • خنجر تیزی تو اندر قصد ما ** نیش زهر آلوده‏ای در فصد ما
  • Ey felek, Tanrı’nın merhametinden merhamet öğren. Yılan gibi, karıncaların gönlünü yaralama!
  • ای فلک از رحم حق آموز رحم ** بر دل موران مزن چون مار زخم‏
  • Bu yapının üstünde senin çarkını döndüren hakkı için.
  • حق آن که چرخه‏ی چرخ ترا ** کرد گردان بر فراز این سرا
  • Kökümüzü söküp çıkarmadan biraz da başka türlü dön, merhamete gel. 2315
  • که دگرگون گردی و رحمت کنی ** پیش از آن که بیخ ما را بر کنی‏
  • Emriyle önce dadılığımızı yaptığın, fidanımızı sudan, topraktan bitirdiğin Tanrı hakkı için;
  • حق آن که دایگی کردی نخست ** تا نهال ما ز آب و خاک رست‏
  • Seni sâf yaratan, sen de bu kadar meşaleler meydana getiren padişah hakkı için.
  • حق آن شه که ترا صاف آفرید ** کرد چندان مشعله در تو پدید
  • O seni o kadar mamur ve baki bir hale soktu ki, Dehrî, nihayet senin evveline evvel yok sandı.
  • آن چنان معمور و باقی داشتت ** تا که دهری از ازل پنداشتت‏
  • Şükür olsun ki senin evvelini bildik. Peygamberler sırrını söyledi.
  • شکر دانستیم آغاز ترا ** انبیا گفتند آن راز ترا
  • İnsan olan bilir ki o, sonradan yapılmalıdır. Fakat evde ağ kuran örümcek ne bilsin! 2320
  • آدمی داند که خانه حادث است ** عنکبوتی نه که در وی عابث است‏
  • Sivrisinek ne bilir, bu bağ kimin? Baharın doğar, kışın ölür.
  • پشه کی داند که این باغ از کی است ** کاو بهاران زاد و مرگش در دی است‏