- O eşeğin çektiği eziyeti duyduğu azabı ancak karada uçan kuş, sele kapılırsa çeker duyar!
- آن چه آن خر دید از رنج و عذاب ** مرغ خاکی بیند اندر سیل آب
- Nihayet biçare eşek, açlık illetinden o gece seher çağına kadar yan üstü yattı. 240
- بس به پهلو گشت آن شب تا سحر ** آن خر بیچاره از جوع البقر
- Gündüz olunca, hizmetçi gelip hemen semerini düzeltti, sırtına vurdu.
- روز شد خادم بیامد بامداد ** زود پالان جست بر پشتش نهاد
- Eşekçiler gibi birkaç sopa indirdi. O köpek hizmetçiden ne umulursa eşeğe onu yaptı.
- خر فروشانه دو سه زخمش بزد ** کرد با خر آن چه ز آن سگ میسزد
- Eşek dayağın, şiddetinden sıçradı, kalktı. Dili yok ki halini söylesin!
- خر جهنده گشت از تیزی نیش ** کو زبان تا خر بگوید حال خویش
- Kervan halkının Sofinin eşeğini hasta sanmaları
- گمان بردن کاروانیان که بهمیهای صوفی رنجور است
- Sofi, merkebe binip yola düzülünce merkep, her an yüzüstü düşmeye başladı.
- چون که صوفی بر نشست و شد روان ** رو در افتادن گرفت او هر زمان
- Halk, merkep düştükçe onu kaldırmaya koyuldu. Herkes onu hasta sanıyordu. 245
- هر زمانش خلق بر میداشتند ** جمله رنجورش همیپنداشتند
- Birisi kulağını burmakta, öbürü yara var mı diye damağını yoklamakta,
- آن یکی گوشش همیپیچید سخت ** و آن دگر در زیر گامش جست لخت
- Diğeri nalında taş aramakta, bir diğeri de gözünü puslu görmekteydi.
- و آن دگر در نعل او میجست سنگ ** و آن دگر در چشم او میدید زنگ
- Sofiye “ Ey Şeyh, bu ne hal? Dün, şükür olsun, bu eşek kuvvetlidir demiyor muydun?” dediler.
- باز میگفتند ای شیخ این ز چیست ** دی نمیگفتی که شکر این خر قوی است