English    Türkçe    فارسی   

2
2394-2403

  • Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
  • آه از درد و غم و بی‏دادی است ** هوی هوی می خوران از شادی است‏
  • Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi. 2395
  • محتسب گفت این ندانم خیز خیز ** معرفت متراش و بگذار این ستیز
  • Adam, “Yürü be, sen neredesin, ben nerede?” deyince, Muhtesip, “ Hadi kalk, zindana gel” dedi.
  • گفت رو تو از کجا من از کجا ** گفت مستی خیز تا زندان بیا
  • Sarhoş dedi ki: “Be Muhtesip, beni bırak da yürü işine. Çıplak adamdan rehin alabilir misin sen?
  • گفت مست ای محتسب بگذار و رو ** از برهنه کی توان بردن گرو
  • Eğer benim yürümeye kuvvetim olsaydı burada yatar mıydım. Evime giderdim.
  • گر مرا خود قوت رفتن بدی ** خانه‏ی خود رفتمی وین کی شدی‏
  • Eğer benim de aklım olsaydı, imkânını bulsaydım şeyhler gibi dükkân başında bulunurdum.”
  • من اگر با عقل و با امکانمی ** همچو شیخان بر سر دکانمی‏
  • Adam’ın halini anlamak için o ulu zatı ikinci defa olarak konuşturması
  • دوم بار در سخن کشیدن سایل آن بزرگ را تا حال او معلوم تر گردد
  • O, büyük adamın ahvalini öğrenmek isteyen adam “ Ey sopayı at edinip binen atlı, bir an için olsun atını bu tarafa sür dedi. 2400
  • گفت آن طالب که آخر یک نفس ** ای سواره بر نی این سو ران فرس‏
  • Adam, “Çabuk söyle, atım çok serkeştir, pek huyludur.
  • راند سوی او که هین زوتر بگو ** کاسب من بس توسن است و تند خو
  • Çabuk ol ki seni tepmesin. Ne soracaksan açıkça sor bakalım” diyerek sopasını o tarafa sürdü.
  • تا لگد بر تو نکوبد زود باش ** از چه می‏پرسی بیانش کن تو فاش‏
  • Adam gönlündeki sırrı söylemeye imkân bulamadı. Ondan vazgeçip veliyi alaya aldı.
  • او مجال راز دل گفتن ندید ** زو برون شو کرد و در لاغش کشید