- Sofi, merkebe binip yola düzülünce merkep, her an yüzüstü düşmeye başladı.
- چون که صوفی بر نشست و شد روان ** رو در افتادن گرفت او هر زمان
- Halk, merkep düştükçe onu kaldırmaya koyuldu. Herkes onu hasta sanıyordu. 245
- هر زمانش خلق بر میداشتند ** جمله رنجورش همیپنداشتند
- Birisi kulağını burmakta, öbürü yara var mı diye damağını yoklamakta,
- آن یکی گوشش همیپیچید سخت ** و آن دگر در زیر گامش جست لخت
- Diğeri nalında taş aramakta, bir diğeri de gözünü puslu görmekteydi.
- و آن دگر در نعل او میجست سنگ ** و آن دگر در چشم او میدید زنگ
- Sofiye “ Ey Şeyh, bu ne hal? Dün, şükür olsun, bu eşek kuvvetlidir demiyor muydun?” dediler.
- باز میگفتند ای شیخ این ز چیست ** دی نمیگفتی که شکر این خر قوی است
- Sofi, geceleyin “Lâhavle” yiyen eşek, ancak böyle gider.
- گفت آن خر کاو به شب لاحول خورد ** جز بدین شیوه نداند راه کرد
- Merkebin azığı geceleyin “Lâhavle” olur, Geceleyin tespih çeker durursa gündüzün de secde eder, dedi. 250
- چون که قوت خر به شب لاحول بود ** شب مسبح بود و روز اندر سجود
- İnsanların çoğu insan yiyicidir. Onların selam vermelerine pek emin olma!
- آدمی خوارند اغلب مردمان ** از سلام علیکشان کم جو امان
- Hepsinin de gönlü Şeytan evidir. İnsan şeytanının lâfına pek kulak asma!
- خانهی دیو است دلهای همه ** کم پذیر از دیو مردم دمدمه
- Şeytan’ın ağzından çıkan “Lâhavle”ye kanan kişi, savaşta o eşek gibi tepesi üstüne düşer.
- از دم دیو آن که او لاحول خورد ** هم چو آن خر در سر آید در نبرد