- Ben de, Yarabbi, bana o azabı hemencecik burada çektir de, 2475
- من همیگفتم که یا رب آن عذاب ** هم در این عالم بران بر من شتاب
- O âlemde rahat edeyim diye dua edip durmaktaydım. İstek kapısının halkasını bu suretle çalışıyordum.
- تا در آن عالم فراغت باشدم ** در چنین درخواست حلقه میزدم
- Derken bu hastalığa tutuldum. Canım zahmetten âramsız bir hale düştü.
- این چنین رنجوریی پیدام شد ** جان من از رنج بیآرام شد
- Zikrinden, evradımdan kaldım. Kendimden de haberim yoktu, iyiden, kötüden de.
- ماندهام از ذکر و از اوراد خود ** بیخبر گشتم ز خویش و نیک و بد
- Yüzünü görmeseydim; ey kutlu, ey kokusu güzel ve mübarek Peygamber;
- گر نمیدیدم کنون من روی تو ** ای خجسته وی مبارک بوی تو
- Hayat kaydından tamamıyla sıyrılacaktım. Bana padişaha lütfedip derttaş oldun da bu gamdan kurtardın” 2480
- میشدم از دست من یک بارگی ** کردیم شاهانه این غم خوارگی
- Peygamber, “Ne yaptın? Sakın bir daha bu duada bulunma. Kendi kökünü kendin kazıp sökme.
- گفت هیهی این دعا دیگر مکن ** بر مکن تو خویش را از بیخ و بن
- Ey zayıf karınca, senin ne takatin var ki böyle bir yüce dağı yüklenmeye kalkışıyorsun!” dedi.
- تو چه طاقت داری ای مور نژند ** که نهد بر تو چنان کوه بلند
- Adam dedi ki: “Sultanım, tövbe ettim. Bir daha böyle bir cürette bulunmam, böyle bir lâf etmem.”
- گفت توبه کردم ای سلطان که من ** از سر جلدی نه لافم هیچ فن
- Bu cihan bir çöldür, sen Musa’sın. Biz de günahımız yüzünden çölde iptilâlara uğramış kişileriz.
- این جهان تیه است و تو موسی و ما ** از گنه در تیه مانده مبتلا