English    Türkçe    فارسی   

2
2487-2496

  • Fakat bizden tamamıyla usanmış olsaydı hiç yemeğimiz gökten gelir miydi?
  • Bir taş parçasından kaynaklar coşar mıydı, çölde canımızı kurtarabilir miydik?
  • Hattâ bundan vazgeçtik, yemek yerine üstümüze ateş yağar, konduğumuz bu konakta alevlenir, yanardık.
  • Musa, bizden hem hoşnut, hem değil, gâh dostumuz, gâh düşmanımız. 2490
  • Hışımı; pılımızı, pırtımızı ateşlemekte, hilmi belâya siper olmakta.
  • Nasıl olur da hem hilimle muamele eder, hem hışımla? Fakat ey aziz Tanrı, bu senin lütfundan, bu lütuf, az görülmüş, bir şey değil ki.
  • Adamın karşısında bulunan kimseyi yüzüne karşı methetmesi hoş bir şey değil. Onun için Musa’nın adını mahsus anıyorum.
  • Yoksa değil Musa, kim olursa olsun. Senin karşında başka birinden bahsetmem yaraşır mı?
  • Bizim ahitlerimiz yüzlerce, binlerce defa bozuldu. Fakat senin ahdin dağ gibi, yerinden bile oynamıyor. 2495
  • Bizim ahdimiz saman çöpüne benzer, her çeşit rüzgâra karşı zebundur. Senin ahdinse dağ gibi, hatta yüzlerce dağdan da kuvvetli.