English    Türkçe    فارسی   

2
2492-2501

  • Nasıl olur da hem hilimle muamele eder, hem hışımla? Fakat ey aziz Tanrı, bu senin lütfundan, bu lütuf, az görülmüş, bir şey değil ki.
  • کی بود که حلم گردد خشم نیز ** نیست این نادر ز لطفت ای عزیز
  • Adamın karşısında bulunan kimseyi yüzüne karşı methetmesi hoş bir şey değil. Onun için Musa’nın adını mahsus anıyorum.
  • مدح حاضر وحشت است از بهر این ** نام موسی می‏برم قاصد چنین‏
  • Yoksa değil Musa, kim olursa olsun. Senin karşında başka birinden bahsetmem yaraşır mı?
  • ور نه موسی کی روا دارد که من ** پیش تو یاد آورم از هیچ تن‏
  • Bizim ahitlerimiz yüzlerce, binlerce defa bozuldu. Fakat senin ahdin dağ gibi, yerinden bile oynamıyor. 2495
  • عهد ما بشکست صد بار و هزار ** عهد تو چون کوه ثابت برقرار
  • Bizim ahdimiz saman çöpüne benzer, her çeşit rüzgâra karşı zebundur. Senin ahdinse dağ gibi, hatta yüzlerce dağdan da kuvvetli.
  • عهد ما کاه و به هر بادی زبون ** عهد تو کوه و ز صد که هم فزون‏
  • O kuvvet hakkı için ey renklere sahip olan, bizim renkten renge girişimize bir acı!
  • حق آن قوت که بر تلوین ما ** رحمتی کن ای امیر لونها
  • Kendimizi de gördük, rüsvay oluşumuzu da. Padişahım, bizi fazla imtihana çekme.
  • خویش را دیدیم و رسوایی خویش ** امتحان ما مکن ای شاه بیش‏
  • De ey kerem sahibi ve yardımı istenen Tanrı, öbür ayıplarımızı, öbür kötülüklerimizi gizli bırak.
  • تا فضیحت‏های دیگر را نهان ** کرده باشی ای کریم مستعان‏
  • Sen cemalde, kemalde sonsuzun; biz eğrilikte sapıklıkta sonsuz! 2500
  • بی‏حدی تو در جمال و در کمال ** در کژی ما بی‏حدیم و در ضلال‏
  • Şu bir avuç aşağılık kişililerin kötülükteki sonsuzluğunu sonsuz lütfunla, cemal ve kemalinle ört.
  • بی‏حدی خویش بگمار ای کریم ** بر کژی بی‏حد مشتی لئیم‏