- Kale, onun malı olsun diye isyan eder, fakat nihayet kale, padişahın eline geçer.
- گشته یاغی تا که ملک او بود ** عاقبت خود قلعه سلطانی شود
- Müminse o kaleyi padişah için tamir eder, makam sahibi, mevki sahibi olmak için değil.
- مومن آن قلعه برای پادشاه ** میکند معمور نه از بهر جاه
- Çirkin, “Ey çirkini de yaratan padişah, sen güzeli de yaratmaya kaadirsin, çirkini de” der.
- زشت گوید ای شه زشت آفرین ** قادری بر خوب و بر زشت مهین
- Güzel de “Ey güzellik padişahı, beni bütün ayıplardan arıttın” der. 2550
- خوب گوید ای شه حسن و بها ** پاک گردانیدیم از عیبها
- Peygamber Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in nasihat etmesi ve hastaya dua öğretmesi
- وصیت کردن پیغامبر صلی الله علیه و آله مر آن بیمار را و دعا آموزانیدنش
- Peygamber, o hastaya dedi ki: “Sen, şunu söyle; Tanrı, sen bize güçlükleri kolaylaştır.
- گفت پیغمبر مر آن بیمار را ** این بگو کای سهل کن دشوار را
- Dünya yurdunda bize iyilik ver, ahiret yurdunda da.
- آتنا فی دار دنیانا حسن ** آتنا فی دار عقبانا حسن
- Yolumuzu gül bahçesi gibi lâtif bir hale getir, ey Yüce Tanrı, konağımız zaten sensin.”
- راه را بر ما چو بستان کن لطیف ** منزل ما خود تو باشی ای شریف
- Müminler mahşerde derler ki; “Ey melekler, cehennem müşterek bir yol değil miydi?
- مومنان در حشر گویند ای ملک ** نی که دوزخ بود راه مشترک
- Mümin de oraya uğrayacaktı, kâfir de. Fakat biz bu yolda ne duman gördük, ne ateş. 2555
- مومن و کافر بر او یابد گذار ** ما ندیدیم اندر این ره دود و نار
- İşte burası cennet, emniyet yurdu. Peki o aşağılık uğrak nerede?”
- نک بهشت و بارگاه ایمنی ** پس کجا بود آن گذرگاه دنی