- Mademki ateşe mensup olan nefsi bir bahçe yapıp oraya vefa tohumları ektiniz, 2565
- نفس ناری را چو باغی ساختید ** اندر او تخم وفا انداختید
- Oradaki zikir ve tespih bülbülleri, yeşillikte, ırmak kıyısında güzel bir tarzda ötüşmeye koyuldular.
- بلبلان ذکر و تسبیح اندر او ** خوش سرایان در چمن بر طرف جو
- Tanrı’ya, çağırana icabet ettiniz, nefis cehennemine su serptiniz.
- داعی حق را اجابت کردهاید ** در جحیم نفس آب آوردهاید
- Bizim cehennemimiz de size yeşillik, gül bahçesi, ağaçlık haline geldi.”
- دوزخ ما نیز در حق شما ** سبزه گشت و گلشن و برگ و نوا
- Oğul, ihsanın karşılığı nedir? Lütuf, ihsan ve en değerli sevap.
- چیست احسان را مکافات ای پسر ** لطف و احسان و ثواب معتبر
- Siz, biz kurbanız, varlık, iyilik vasıflarına karşı fâniyiz: 2570
- نی شما گفتید ما قربانیایم ** پیش اوصاف بقا ما فانیایم
- Kalleşsek de, divaneysek de o sâkinin, o kadehin sarhoşlarıyız;
- ما اگر قلاش و گر دیوانهایم ** مست آن ساقی و آن پیمانهایم
- Onun hükmüne, onun fermanına baş koymakta, tatlı canımızı ona peşkeş sunmaktayız.
- بر خط و فرمان او سر مینهیم ** جان شیرین را گروگان میدهیم
- Sevgilinin hayali, gönüllerimizde oldukça; işimiz, kulluk ve can vermedir, demediniz mi?
- تا خیال دوست در اسرار ماست ** چاکری و جان سپاری کار ماست
- Nerede bir belâ çırağı uyandırdılarsa orada yüz binlerce âşığın canını yaktılar.
- هر کجا شمع بلا افروختند ** صد هزاران جان عاشق سوختند