English    Türkçe    فارسی   

2
2587-2596

  • Çünkü onlardan hil’at gelir, devlet gelir. Onlar, ruhun penahında cesedi, can haline getirirler.
  • ز آنک از ایشان خلعت و دولت رسد ** در پناه روح جان گردد جسد
  • Nerede bir çıplak, bir yoksul görürsen bil ki bir kâmilden kaçmıştır.
  • هر کجا بینی برهنه و بی‏نوا ** دان که او بگریخته ست از اوستا
  • Gönlünün dilediğini yapmak, o kör, o kötü ve sermayesiz gönlün istediğini yerine getirmek için bir üstattan firar etmiştir.
  • تا چنان گردد که می‏خواهد دلش ** آن دل کور بد بی‏حاصلش‏
  • Eğer ustanın dilediğine uysaydı kendisini de bezerdi, akrabasını da. 2590
  • گر چنان گشتی که استا خواستی ** خویش را و خویش را آراستی‏
  • Dünyada kim ustadan kaçarsa, devletten kaçar; bunu böyle bil.
  • هر که از استا گریزد در جهان ** او ز دولت می‏گریزد این بدان‏
  • Ten kazancında bir sanat öğrendin, din sanatına da bir el ur!
  • پیشه‏ای آموختی در کسب تن ** چنگ اندر پیشه‏ی دینی بزن‏
  • Dünyada elbisen var, zenginleştin; fakat bu âlemden gidince nasıl edeceksin?
  • در جهان پوشیده گشتی و غنی ** چون برون آیی از اینجا چون کنی‏
  • Ahiret için de bir sanat öğren ki mağfiret kazancını elde edesin.
  • پیشه‏ای آموز کاندر آخرت ** اندر آید دخل کسب مغفرت‏
  • O cihan da pazarla, kazançla dolu bir şehirdir. Zannetme ki kazanma yalnız bu âlemdedir ve bu kazanç kâfidir! 2595
  • آن جهان شهری است پر بازار و کسب ** تا نپنداری که کسب اینجاست حسب‏
  • Ulu Tanrı “Bu cihanın kazancı, o kazancın yanında çocuk oyuncağıdır” dedi.
  • حق تعالی گفت کاین کسب جهان ** پیش آن کسب است لعب کودکان‏