- Ondan nice lütuflar görmüşüz, rıza gülistanında nice dolaşmışız. 2625
- ای بسا کز وی نوازش دیدهایم ** در گلستان رضا گردیدهایم
- Başımıza rahmet elini koyar, bize de lütuf çeşmelerini izhar ederdi.
- بر سر ما دست رحمت مینهاد ** چشمههای لطف از ما میگشاد
- Ben daha çocukken, süt emiyorken beşiğimi kim salladı? O!
- وقت طفلیام که بودم شیر جو ** گاهوارم را که جنبانید او
- Onun sütünden başka kimden süt emdim, onun tedbirinden başka beni kim yetiştirdi?
- از که خوردم شیر غیر شیر او ** کی مرا پرورد جز تدبیر او
- Vücuda sütle giren huyu, çıkarmaya kimin iktidarı vardır?
- خوی کان با شیر رفت اندر وجود ** کی توان آن را ز مردم واگشود
- Kerem denizi bir itapta, bulunsa bile, kerem kapılarını kapalı bırakır mı? 2630
- گر عتابی کرد دریای کرم ** بسته کی گردند درهای کرم
- Onun, asıl peşin ihsan ettiği para, lütuf ve vergisidir. Kahırsa, o paranın üstüne konmuş arızi bir tozdan ibarettir.
- اصل نقدش داد و لطف و بخشش است ** قهر بر وی چون غباری از غش است
- Âlemi lütfetmek için yarattı. Zerrelere, onun güneşi riayetlerde bulundu.
- از برای لطف عالم را بساخت ** ذرهها را آفتاب او نواخت
- Ayrılık bile, onun kahrından doğmakla berber vuslatın kadrini bilmek içindir.
- فرقت از قهرش اگر آبستن است ** بهر قدر وصل او دانستن است
- Bu suretle diler ki ayrıldığı, canın kulağını bursun, onu tedibetsin de can, vuslat günlerini bilsin.
- تا دهد جان را فراقش گوشمال ** جان بداند قدر ایام وصال