- Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
- هر کجا بینم نهال میوهدار ** تربیتها میکنم من دایهوار
- Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
- هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** میبرم تا وارهد از پشک مشک
- Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
- خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه میبری سر بیخطا
- Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
- باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
- Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der. 2695
- خشک گوید راستم من کژ نیام ** تو چرا بیجرم میبری پیم
- Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
- باغبان گوید اگر مسعودیای ** کاشکی کژ بودیای تر بودیای
- Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
- جاذب آب حیاتی گشتهای ** اندر آب زندگی آغشتیای
- Tohumun kötüymüş, aslın kötüymüş, güzel bir ağaca ulaşamamışsın.
- تخم تو بد بوده است و اصل تو ** با درخت خوش نبوده وصل تو
- Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
- شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
- Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
- عنف کردن معاویه با ابلیس
- Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama. 2700
- گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو