- Muaviye dedi ki: “Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz. Adalet, seni doğruluğa davet etmekte. 2730
- گفت غیر راستی نرهاندت ** داد سوی راستی میخواندت
- Doğru söyle de elimden kurtul. Hile, savaşımın tozunu yatıştıramaz.”
- راست گو تا وارهی از چنگ من ** مکر ننشاند غبار جنگ من
- Şeytan, “Ey hayal kuran, düşüncelere dalan, doğruyu, yalanı nasıl anladın?” dedi.
- گفت چون دانی دروغ و راست را ** ای خیالاندیش پر اندیشهها
- Muaviye, “Peygamber, nişanesini bildirmiş, kalpla sağlamı anlamak için mehenk vermiş;
- گفت پیغمبر نشانی داده است ** قلب و نیکو را محک بنهاده است
- “Yalan kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet ve neşe verir “demiştir.
- گفته است الکذب ریب فی القلوب ** گفت الصدق طمانین طروب
- Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez. 2735
- دل نیارامد ز گفتار دروغ ** آب و روغن هیچ نفروزد فروغ
- Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
- در حدیث راست آرام دل است ** راستیها دانهی دام دل است
- Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.
- دل مگر رنجور باشد بد دهان ** که نداند چاشنی این و آن
- Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar.
- چون شود از رنج و علت دل سلیم ** طعم کذب و راست را باشد علیم
- Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.
- حرص آدم چون سوی گندم فزود ** از دل آدم سلیمی را ربود