- Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı. 2795
- اندر آن حمله که نزدیک آمدش ** تا بدو اندر جهد دریابدش
- Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!
- دزد دیگر بانگ کردش که بیا ** تا ببینی این علامات بلا
- Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.
- زود باش و باز گرد ای مرد کار ** تا ببینی حال اینجا زار زار
- Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak, hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek,
- گفت باشد کان طرف دزدی بود ** گر نگردم زود این بر من رود
- Çoluğuma, çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?
- در زن و فرزند من دستی زند ** بستن این دزد سودم کی کند
- Bu Müslüman, kerem edip beni çağırıyor. Hemencecik gitmezsem herhalde bir kötülüğü düşeceğim deyip. 2800
- این مسلمان از کرم میخواندم ** گر نگردم زود پیش آید ندم
- O iyilikçi Müslüman’ın şefkatine güvenerek hırsızı bıraktı yola düzüldü.
- بر امید شفقت آن نیک خواه ** دزد را بگذاشت باز آمد به راه
- Varıp “Aziz dost ne var? Böyle kimin elinden feryat ediyorsun ?” dedi.
- گفت ای یار نکو احوال چیست ** این فغان و بانگ تو از دست کیست
- Adam “İşte, hırsızın ayak izine bak. Hırsız çalacağını çalıp bu tarafa gitmiş.
- گفت اینک بین نشان پای دزد ** این طرف رفته ست دزد زن بمزد
- İşte o kaltabanın ayak izi. Yürü, bu izi izle, ardından koş!” dedi.
- نک نشان پای دزد قلتبان ** در پی او رو بدین نقش و نشان