- Ey avcı, dost senin gözündür. Onu çerçöpten arı tut.
- یار چشم تست ای مرد شکار ** از خس و خاشاک او را پاک دار
- Sakın dil süpürgesiyle ona toz kondurma. Göze tozu toprağı hediye götürme.
- هین به جاروب زبان گردی مکن ** چشم را از خس ره آوردی مکن
- Zira mümin, müminin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur. 30
- چون که مومن آینهی مومن بود ** روی او ز آلودگی ایمن بود
- Mahzunluk zamanında dost, can aynasıdır. Aynanın yüzünü nefesle buğulandırma.
- یار آیینه ست جان را در حزن ** در رخ آیینهای جان دم مزن
- Nefesinden buğulanıp yüzünü senden örtmemesi için her nefeste soluğunu tutman lâzım.
- تا نپوشد روی خود را در دمت ** دم فرو خوردن بباید هر دمت
- Topraktan aşağı mısın ki? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuştu.
- کم ز خاکی چون که خاکی یار یافت ** از بهاری صد هزار انوار یافت
- O yaş ağaç, sevgiliyle buluşunca hoş bir hava yüzünden baştan ayağa açıldı, donandı.
- آن درختی کاو شود با یار جفت ** از هوای خوش ز سر تا پا شکفت
- Fakat gözün aykırı bir dost görünce başını, yüzünü yorgana çekti. 35
- در خزان چون دید او یار خلاف ** در کشید او رو و سر زیر لحاف
- “Kötü dostla ünsiyet, belâya bulaşmaktır. Mademki o geldi, bana uyumak düşer.
- گفت یار بد بلا آشفتن است ** چون که او آمد طریقم خفتن است
- Uyuyayım da Eshabı Kehf’ten olayım. O sıkıntıda o minnette mahpus kalmak, Dıkyanus’tan iyi” dedi.
- پس بخسپم باشم اصحاب کهف ** به ز دقیانوس آن محبوس لهف