English    Türkçe    فارسی   

2
2820-2829

  • Fakat önceden padişaha vezir olanı, sonra muhtesip yapmak kötü bir iş yaptığından olabilir. 2820
  • لیک آن کاول وزیر شه بده ست ** محتسب کردن سبب فعل بد است‏
  • Fakat padişah, seni eşikten huzuruna çağırmış, sonra tekrar eşiğe sürmüşse,
  • چون ترا شه ز آستانه پیش خواند ** باز سوی آستانه باز راند
  • Şüphe etmeksizin bil ki bir suç ettin. Bilgisizlikle cebre yapışır.
  • تو یقین می‏دان که جرمی کرده‏ای ** جبر را از جهل پیش آورده‏ای‏
  • Kısmetim buymuş dersen neden önce o devlet kısmetin olmuştu?
  • که مرا روزی و قسمت این بده ست ** پس چرا دی بودت آن دولت به دست‏
  • Bilgisizlikle kendi kısmetini kendin teptin. Hâlbuki ehil olan kişi kısmetini artırır.
  • قسمت خود خود بریدی تو ز جهل ** قسمت خود را فزاید مرد اهل‏
  • Münafıkların Mescid-i Dırâr yapmaları
  • قصه‏ی منافقان و مسجد ضرار ساختن ایشان‏
  • Aykırı gidişe Kuran’dan getireceğimiz başka bir misal de dinlesen yerindedir. 2825
  • یک مثال دیگر اندر کژروی ** شاید ار از نقل قرآن بشنوی‏
  • Münafıklar, buna benzer bir çift- tek oyununu da Peygamberle oynamışlardı.
  • این چنین کژ بازیی در جفت و طاق ** با نبی می‏باختند اهل نفاق‏
  • “Ahmet dinini yüceltmek için bir mescit yapalım” dediler. Hâlbuki bu mürtetlikten başka bir şey değildi.
  • کز برای عز دین احمدی ** مسجدی سازیم و بود آن مرتدی‏
  • Bu çeşit aykırı bir oyuna girişerek Peygamber’in mescidinden başka bir mescit yaptılar.
  • این چنین کژ بازیی می‏باختند ** مسجدی جز مسجد او ساختند
  • Döşemesini, tavanını, kubbesini düzdüler. Fakat bununla cemaati ayırmak diliyorlardı.
  • فرش و سقف و قبه‏اش آراسته ** لیک تفریق جماعت خواسته‏