- Mecaz ehlinin çalışıp çabalamasını araştırsan görürsün ki soğan gibi kat, kattır. 2900
- گر بکاوی کوشش اهل مجاز ** تو به تو گنده بود همچون پیاز
- Fakat her katı, öbüründen daha içsiz, daha boş. Halbuki doğruların her işi öbüründen daha iyi, daha yerindedir.
- هر یکی از یکدیگر بیمغزتر ** صادقان را یک ز دیگر نغزتر
- Münafıklar, ziyneti libaslarının üstüne. Kubâ Mescidini yıkmak için yüzlerce gayret kemeri kuşanmışlardı.
- صد کمر آن قوم بسته بر قبا ** بهر هدم مسجد اهل قبا
- Onlar, Eshab-ı Fil’e benziyorlardı. Habeşistan’da bir Kâbe yapmışlardı da Allah, Kâbelerine ateş vurmuştu.
- همچو آن اصحاب فیل اندر حبش ** کعبهای کردند حق آتش زدش
- Bunun üzerine öç almak için Kâbe’yi yıkmaya niyetlendiler. Halleri nice oldu, Kuran’ı oku, anla!
- قصد کعبه ساختند از انتقام ** حالشان چون شد فرو خوان از کلام
- Dinde kara yüzlü olanların hileden düzenden, savaştan başka bir şeyleri yoktur. 2905
- مر سیه رویان دین را خود جهیز ** نیست الا حیلت و مکر و ستیز
- Her sahabe, mescit hakkında apaçık bir rüya gördü, bu suretle münafıkların o mescidi yapmaktaki maksatları meydana çıktı.
- هر صحابی دید ز آن مسجد عیان ** واقعه تا شد یقینشان سر آن
- Bu rüyaları bir, bir söylesem şüphe edenlerce de hakikat apaçık anlaşılır.
- واقعات ار باز گویم یک به یک ** پس یقین گردد صفا بر اهل شک
- Fakat sırlarını açmaktan ürküyorum. Çünkü peygamberler nazenindirler, onlara naz yaraşır.
- لیک میترسم ز کشف رازشان ** نازنینانند و زیبد نازشان
- Onlar şeriatı, taklide uymaksızın kabul etmişler, o peşin parayı mehenge vurmadan almamışlardır.
- شرع بیتقلید میپذرفتهاند ** بیمحک آن نقد را بگرفتهاند