- Meselâ bir deven olsa da kaybetsen, araştırmaya koyulsan bulunca, senin deven olduğunu nasıl bilmezsin?
- اشتری گم کردی و جستیش چست ** چون بیابی چون ندانی کان تست
- Arapça da “Dalle” kaybolmuş, elinden kurtulup kaçmış, bir yere gizlenmiş deveye derler.
- ضاله چه بود ناقهای گم کردهای ** از کفت بگریخته در پردهای
- Kervan, yükü yüklemeğe gelmiş. Seninse deven kaybolmuş, ortada yok.
- آمده در بار کردن کاروان ** اشتر تو ز آن میان گشته نهان
- Dudağın kupkuru, o yana bu yana koşup durmaktasın; kervan da uzaklaşıyor, gece de yakın.
- میدوی این سو و آن سو خشک لب ** کاروان شد دور و نزدیک است شب
- Pılı pırtı kokulu yerde, toprak üstünde kalmış, sen deve peşinde şuraya buraya dönüp dolaşıyorsun. 2915
- رخت مانده بر زمین در راه خوف ** تو پی اشتر دوان گشته به طوف
- “ Müslümanlar; sabahleyin ahırdan bir deve kaçtı göreniniz var mı?
- کای مسلمانان که دیده ست اشتری ** جسته بیرون بامداد از آخوری
- Kim söylerse, kim haber verirse şu kadar para veririm” demeye başlarsın;
- هر که بر گوید نشان از اشترم ** مژدگانی میدهم چندین درم
- Herkesten sorup soruşturursun. Her aşağılık adam, sana bıyık altından güler.
- باز میجویی نشان از هر کسی ** ریشخندت میکند زین هر خسی
- Biri “ Bir deve gördük, şu tarafa, çayıra doğru gidiyordu” der.
- کاشتری دیدیم میرفت این طرف ** اشتر سرخی به سوی آن علف
- Öbürü “Ha, ha, kulağı da kesikti” der, bir başkası da der ki: “Üstünde nakışlı bir çuval vardı.” 2920
- آن یکی گوید بریده گوش بود ** و آن دگر گوید جلش منقوش بود