- Sen devenin nerede olduğunu bile bilmiyorsun ama o söylenen nişanların yanlış olduğunu biliyorsun.
- تو نمیدانی که آن اشتر کجاست ** لیک دانی کاین نشانیها خطاست
- Devesini kaybetmeyen de taklitle devesini kaybeden kişi gibi bir deve arar. 2975
- و انکه اشتر گم نکرد او از مری ** همچو آن گم کرده جوید اشتری
- “ Ben de devemi kaybettim. Kim bulursa müjdesini vereceğim” der.
- که بلی من هم شتر گم کردهام ** هر که یابد اجرتش آوردهام
- Deve aramakta seninle yoldaşlık eder, deveye tamah ettiğinden böyle bir oyuna girişir.
- تا در اشتر با تو انبازی کند ** بهر طمع اشتر این بازی کند
- Sen, kime “ Bu söylediklerin yanlış” dersen o da sana uyup aynı sözü söyler.
- هر چه را گویی خطا بود آن نشان ** او به تقلید تو میگوید همان
- O, yanlış nişaneyle doğrusunu ayırt edemez ama senin sözün, o mukallidin aşasıdır, ona dayanır.
- او نشان کژ بنشناسد ز راست ** لیک گفتت آن مقلد را عصاست
- Doğru ve benzer bir nişane verirlerse inanırsın, şüphen kalmaz. 2980
- چون نشان راست گویند و شبیه ** پس یقین گردد ترا لا ریب فیه
- O nişane, hasta canına şifa olur, benzinin rengi yerine gelir, iyileşir, kuvvetlenirsin.
- آن شفای جان رنجورت شود ** رنگ روی و صحت و زورت شود
- Gözün ışıklanır, ayağın tutar, yürür, cismin can olur, canın tamamıyla ruh kesilir.
- چشم تو روشن شود پایت دوان ** جسم تو جان گردد و جانت روان
- “ Doğru söyledin ey emniyetli kişi, bu nişaneler, tamamıyla deveme ait.
- پس بگویی راست گفتی ای امین ** این نشانیها بلاغ آمد مبین