English    Türkçe    فارسی   

2
2981-2990

  • O nişane, hasta canına şifa olur, benzinin rengi yerine gelir, iyileşir, kuvvetlenirsin.
  • آن شفای جان رنجورت شود ** رنگ روی و صحت و زورت شود
  • Gözün ışıklanır, ayağın tutar, yürür, cismin can olur, canın tamamıyla ruh kesilir.
  • چشم تو روشن شود پایت دوان ** جسم تو جان گردد و جانت روان‏
  • “ Doğru söyledin ey emniyetli kişi, bu nişaneler, tamamıyla deveme ait.
  • پس بگویی راست گفتی ای امین ** این نشانیها بلاغ آمد مبین‏
  • Bu nişaneler, apaçık ve inanılır deliller, bu nişaneler, devemi gördüğüne delâlet etmekte, âdeta Berat ve Kadir, âdeta kurtuluşun ta kendisi”
  • فیه آیات ثقات بینات ** این براتی باشد و قدر نجات‏
  • Der, bu nişaneleri vereni “Haydi, önden yürü. Yürüme vakti, sen öne düş de, 2985
  • این نشان چون داد گویی پیش رو ** وقت آهنگ است پیش آهنگ شو
  • Ben senin ardınca geleyim. Doğru sözlü kişi, devemin kokusunu aldın, şimdi de nerede, göster” diye onu öne salarsın.
  • پی روی تو کنم ای راست گو ** بوی بردی ز اشترم بنما که کو
  • Fakat deve sahibi olmayıp bu araştırmada taklide uyan kişinin,
  • پیش آن کس که نه صاحب اشتری ست ** کاو در این جست شتر بهر مری ست‏
  • Bu doğru nişanelerle yakını artmaz, ancak hakikaten devesi kaybolanın inanışı ona da akseder.
  • زین نشان راست نفزودش یقین ** جز ز عکس ناقه جوی راستین‏
  • Onun ciddiyetinden, tahassüründen bir koku alır, anlar ki onun bu yelip yortması saçma değil, elbette bir aslı var!
  • بوی برد از جد و گرمیهای او ** که گزافه نیست این هیهای او
  • Bu deve arayışı doğru değil ama o da bir deve kaybetmiştir. 2990
  • اندر این اشتر نبودش حق ولی ** اشتری گم کرده است او هم بلی‏