- Devenin koştuğu o ovada yalancı da kendi devesini buluverir.
- اندر آن صحرا که آن اشتر شتافت ** اشتر خود نیز آن دیگر بیافت
- Onu görünce devesini hatırlar; dostunun, arkadaşının devesinden tamahını keser. 2995
- چون بدیدش یاد آورد آن خویش ** بیطمع شد ز اشتر آن یار و خویش
- Devesini orada otlar görür de mukallitten muhakkik olur.
- آن مقلد شد محقق چون بدید ** اشتر خود را که آن جا میچرید
- Deveyi orada aramadığı halde bulunca o an hakikaten deveye talip kesilir. Bu nişaneler, apaçık ve inanılır deliller.
- او طلب کار شتر آن لحظه گشت ** مینجستش تا ندید او را به دشت
- Ondan sonra yalnızca yürümeye başlar, gözünü kendi devesine açar.
- بعد از آن تنها روی آغاز کرد ** چشم سوی ناقهی خود باز کرد
- Asıl deve arayan “Beni bıraktın mı, hâlbuki şimdiye kadar arkadaşlık ettik” deyince,
- گفت آن صادق مرا بگذاشتی ** تا به اکنون پاس من میداشتی
- “ Şimdiye kadar abes bir şeyle meşguldüm, tamahtan sana yaltaklanıp duruyordum. 3000
- گفت تا اکنون فسوسی بودهام ** وز طمع در چاپلوسی بودهام
- Bu arayışta senden zahiren, cismen ayrıldım ama asıl şimdi seninle derttaş oldum.
- این زمان هم درد تو گشتم که من ** در طلب از تو جدا گشتم به تن
- Şimdiye kadar devenin evsafını senden çalmıştım. Hâlbuki şimdi canım, benimkini gördü, artık gözüm doydu.
- از تو میدزدیدمی وصف شتر ** جان من دید آن خود شد چشم پر
- Onu görmedikçe aramadım, istemedim. Fakat şimdi bakır mağlûp oldu, altın üst geldi.
- تا نیابیدم نبودم طالبش ** مس کنون مغلوب شد زر غالبش