English    Türkçe    فارسی   

2
3006-3015

  • Seni, doğruluğun arayıcı etmişti. Bana da ciddiyetim ve araştırmam doğruluk kapısını açtı.
  • Seni, doğruluğun aramaya sevk etti, beni de aramam doğruluğa çekti.
  • Alay olsun diye, iş olsun diye yere devlet tohumu ekiyordum.
  • Hâlbuki onun aslı varmış, hakikî kazancımmış, ektiğim her taneye bedel yüzlerce tane çıktı” diye cevap verir.
  • Hırsız, bir eve girmeğe kalkışır, girince görür ki girdiği kendi eviymiş! 3010
  • Ey soğuk, hararetlen ki ısınasın, sertliğe alış ki yumuşayasın.
  • O iki deve değildir ki, bir devedir. Fakat söz dar, mana ise pek geniş!
  • Söz manaya daima kifayetsiz. Onun için Peygamber” Allah’ı bilenin dili tutulur” dedi.
  • Söz, hesapta usturlaba benzer. Usturlap, göğü güneşi ne kadar bilebilir ki?
  • Hele bu gök olursa bu öyle bir gök ki, gökyüzü, buna nispetle bir katre. Bu güneş o güneşe nispetle bir zerre! 3015
  • Her an bir Mescidi Dırâr var