- Merhamet sahibi Allah, Nûh ve Hûd kavimlerinin helâkini bize gösterdi;
- تا هلاک قوم نوح و قوم هود ** عارض رحمت به جان ما نمود
- Biz korkalım, ibret alalım diye onları kahretti. Ya aksi olsaydı vay haline!
- کشت ایشان را که ما ترسیم از او ** ور خود این بر عکس کردی وای تو
- Kendisine tapanların (peygamber ve velilerin Aleyhimüsselâm) varlıkları nimetken buna şükretmeyenlerin hali
- بیان حال خود پرستان و ناشکران در نعمت وجود انبیا و اولیا علیهم السلام
- Peygamberlerden hangisi, suça, ayıba dair bir şey söylediyse taş gibi katı gönül’e, kapkara cana,
- هر ک از ایشان گفت از عیب و گناه ** وز دل چون سنگ وز جان سیاه
- Allah fermanlarına ehemmiyet vermemeye, yarın ki ahret gününü düşünmeyip rahatça keyfine bakmaya, 3060
- و ز سبک داری فرمانهای او ** و ز فراغت از غم فردای او
- Bu aşağılık dünyaya heves etmeye, bu aşağılık dünyaya âşık, karılar gibi nefse zebun olmaya,
- و ز هوس و ز عشق این دنیای دون ** چون زنان مر نفس را بودن زبون
- Nasihat edenlerden kaçmaya, temiz kişilerle buluşmaktan çekinmeye,
- و آن فرار از نکتههای ناصحان ** و آن رمیدن از لقای صالحان
- Gönül’e, gönül ehline karşı yabancı durmaya, padişahlara hile düzmeye, onlara karşı tilkilik yapmaya kalkışmaya,
- با دل و با اهل دل بیگانگی ** با شهان تزویر و روبهشانگی
- Gözü tok kişileri yoksul sanmaya, onlara haset edip gizlice düşman olmaya dair söyledi.
- سیر چشمان را گدا پنداشتن ** از حسدشان خفیه دشمن داشتن
- Onlardan biri verdiğin bir şeyi kabul ederse yoksul dersin, kabul etmezse riyakâr ve mürai! 3065
- گر پذیرد چیز تو گویی گداست ** ور نه گویی زرق و مکر است و دغاست
- İnsanlara karışırsa tamahkâr dersin. Karışmaz, çekingen davranırsa kibirli!
- گر در آمیزد تو گویی طامع است ** ور نه گویی در تکبر مولع است