- Sende o ilk gelenlerin ahlâkı var. Nasıl oluyor da sen de onlar gibi helâk olmaktan korkmuyorsun?
- در تو هست اخلاق آن پیشینیان ** چون نمیترسی که تو باشی همان
- Onlardaki nişanelerin hepsi sende de var. Mademki onlardansın, nerde kurtulacaksın? 3115
- آن نشانیها همه چون در تو هست ** چون تو زیشانی کجا خواهی برست
- Cuha ile babasının cenazesi önünde feryat eden çocuk
- قصهی جوحی و آن کودک که پیش جنازهی پدر خویش نوحه میکرد
- Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı.
- کودکی در پیش تابوت پدر ** زار مینالید و بر میکوفت سر
- “Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar.
- کای پدر آخر کجایت میبرند ** تا ترا در زیر خاکی بسپرند
- Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır.
- میبرندت خانهی تنگ و زحیر ** نی در او قالی و نه در وی حصیر
- Ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek, ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser..
- نی چراغی در شب و نه روز نان ** نی در او بوی طعام و نه نشان
- Ne mamur bir kapı var, ne damında bir yol, ne de sığınılacak bir komşu! 3120
- نی درش معمور و نی در بام راه ** نی یکی همسایه کاو باشد پناه
- Halkın öptüğü cismin o elemli yurda nasıl gidecek?
- چشم تو که بوسه گاه خلق بود ** چون رود در خانهی کور و کبود
- Amansız bir ev, dar bir yer, orada ne bet kalır, ne beniz” demekte.
- خانهی بیزینهار و جای تنگ ** که در او نه روی میماند نه رنگ
- Bu suretle o evin vasıflarını sayıp gözlerinden kanlı yaşlar saçmaktaydı.
- زین نسق اوصاف خانه میشمرد ** وز دو دیده اشک خونین میفشرد