English    Türkçe    فارسی   

2
3126-3135

  • Birer, birer saydığı bu nişanelerin hepsi, şeksiz şüphesiz bizim evin nişaneleri.
  • این نشانیها که گفت او یک به یک ** خانه‏ی ما راست بی‏تردید و شک‏
  • Ne hasır var, ne ışık var, ne yemek. Ne kapısı mamur, ne içi, ne damı!”
  • نی حصیر و نه چراغ و نه طعام ** نه درش معمور و نه صحن و نه بام‏
  • Halkta da bu suretle kendilerine ait yüzlerce alâmet olduğu halde azgınlar, bu nişaneleri görmezler.
  • زین نمط دارند بر خود صد نشان ** لیک کی بینند آن را طاغیان‏
  • Kibriya güneşinin şuanından mahrum ve ışıksız olan gönül evi,
  • خانه‏ی آن دل که ماند بی‏ضیا ** از شعاع آفتاب کبریا
  • Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır; muhabbet ihsan eden Allah’ın zevkinden mahrumdur. 3130
  • تنگ و تاریک است چون جان جهود ** بی‏نوا از ذوق سلطان ودود
  • Ne güneşin o gönüle ışığı parlar, ne o gönlün sahası genişler, ne kapısı açılır.
  • نی در آن دل تافت نور آفتاب ** نی گشاد عرصه و نه فتح باب‏
  • Sana böyle bir gönülden mezar yeğdir. Gönül mezarından çık artık!
  • گور خوشتر از چنین دل مر ترا ** آخر از گور دل خود برتر آ
  • Ey şuh ve neşeli can, dirisin, diri oğlusun. Bu dar gönül mezarında nefesin daralmıyor mu?
  • زنده‏ای و زنده زاد ای شوخ و شنگ ** دم نمی‏گیرد ترا زین گور تنگ‏
  • Sen vaktin Yusuf’usun, gökyüzünün güneşi. Bu çölden, bu zindandan çık yüzünü göster!
  • یوسف وقتی و خورشید سما ** زین چه و زندان بر آ و رو نما
  • Yunus, balık karnında pişti. Yunus Peygamber, bu belâdan ancak tespihle kurtuldu. 3135
  • یونست در بطن ماهی پخته شد ** مخلصش را نیست از تسبیح بد