- Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.
- شخ واقف گشت از اندیشهاش ** شیخ چون شیر است و دلها بیشهاش
- Şeyh, ümit ve korku gibi gönüllere girer, yürür. Cihan esrarı ona gizli değildir.
- چون رجا و خوف در دلها روان ** نیست مخفی بر وی اسرار جهان
- Ey sermayesizler, gönül sahiplerinin huzurunda gönüllerinizi koruyun!
- دل نگه دارید ای بیحاصلان ** در حضور حضرت صاحب دلان
- Ten ehlinin yanında edep, zahiri muameleden ibarettir. Çünkü Allah, onlardan gizli şeyleri örtmüştür.
- پیش اهل تن ادب بر ظاهر است ** که خدا ز ایشان نهان را ساتر است
- Fakat gönül ehillerinin yanında edep, bâtıni bir muameledir. Bâtına aittir. Zira onların gönülleri, gizli şeyleri anlar. 3220
- پیش اهل دل ادب بر باطن است ** ز انکه دلشان بر سرایر فاطن است
- Sen ne aykırı iş yapıyorsun. Körlerin yanına bir makam kapmak hevesiyle gidiyor, huzur ile edebe riayet ederek ta kapı yanında oturuyor.
- تو بعکسی پیش کوران بهر جاه ** با حضور آیی نشینی پایگاه
- Gözlülerin yanındaysa edebi terk ediyorsun. Onun için şehvet ateşine odun oldun ya!
- پیش بینایان کنی ترک ادب ** نار شهوت را از آن گشتی حطب
- Mademki anlayışın yok, hidayet nurundan mahrumsun, körler için yüzünü cilâla, süsle dur.
- چون نداری فطنت و نور هدی ** بهر کوران روی را میزن جلا
- Gözlülerin huzurunda da yüzüne pislik sür; sonra da bu kokmuş halinle nazlan!
- پیش بینایان حدث در روی مال ** ناز میکن با چنین گندیده حال
- Şeyh, derhal iğnesini denize attı ve yüce sesle iğneyi istedi. 3225
- شیخ سوزن زود در دریا فگند ** خواست سوزن را به آواز بلند