English    Türkçe    فارسی   

2
325-334

  • Tutup ayacığını bağladı, kanadını kesip güdük bir hale getirdi, tırnağını kesti, yesin diye de önüne saman koydu. 325
  • پایکش بست و پرش کوتاه کرد ** ناخنش ببرید و قوتش کاه کرد
  • ”Ehil olmayanlar sana iyi bakamamışlar, kanadın haddini aşmış, tırnağın da uzamış.
  • گفت نااهلان نکردندت به ساز ** پر فزود از حد و ناخن شد دراز
  • Na ehil kişiler seni hasta ederler. Ananın yanına gel ki sana iyi baksın!” dedi.
  • دست هر نااهل بیمارت کند ** سوی مادر آ که تیمارت کند
  • Arkadaş, cahilin sevgisini de böyle bil. Cahil yolda daima çarpık, daima yampiri gider.
  • مهر جاهل را چنین دان ای رفیق ** کژ رود جاهل همیشه در طریق‏
  • Padişahın günü, doğanı aramakla geçti, nihayet o kocakarının çadırına yöneldi.
  • روز شه در جستجو بی‏گاه شد ** سوی آن کمپیر و آن خرگاه شد
  • Ansızın orada doğanı, toz duman içinde gördü. Ona bakıp ağlamaya başladı. 330
  • دید ناگه باز را در دود و گرد ** شه بر او بگریست زار و نوحه کرد
  • Dedi ki: “Her ne kadar, bize dosdoğru vefakârlıkta bulunmadığın için bu hâl sana lâyıktı.
  • گفت هر چند این جز ای کار تست ** که نباشی در وفای ما درست‏
  • Çünkü cehennem ehliyle cennet ehlinin müsavi olmadığından gaflet ederek cennetten kaçtın, cehennemde karar ettin.
  • چون کنی از خلد زی دوزخ فرار ** غافل از لا یستوی اصحاب نار
  • Halinden haberdar olan padişahtan sersemce bu kokuşuk kocakarının evine kaçağın layığı budur”
  • این سزای آن که از شاه خبیر ** خیره بگریزد به خانه‏ی گنده پیر
  • Doğan kanadını padişahın eline sürmekte, hal diliyle “Ben günah ettim”;
  • باز می‏مالید پر بر دست شاه ** بی‏زبان می‏گفت من کردم گناه‏