English    Türkçe    فارسی   

2
3264-3273

  • Musa’nın aklı bile gayp işlerine ermezse, ey ulu kişi, bir farenin aklı nedir ki bu işlere ersin!
  • عقل موسی چون شود در غیب بند ** عقل موشی خود کی است ای ارجمند
  • Taklit bilgisi, satış içindir, bu bilgi sahibi, müşteri buldu mu, bilgisini güzelce satar. 3265
  • علم تقلیدی بود بهر فروخت ** چون بیابد مشتری خوش بر فروخت‏
  • Fakat hakikat bilgisine müşteri, Allah’tır. Bu bilgi sahibinin pazarı daima işler, daima parlar.
  • مشتری علم تحقیقی حق است ** دایما بازار او با رونق است‏
  • Alışveriş ederken mest bir halde ağzını yumup oturur. Fakat müşterisi Allah’tır.
  • لب ببسته مست در بیع و شری ** مشتری بی‏حد که الله اشتری‏
  • Âdemin dersine melek müşteridir, o derse dev ve peri mahrem değildir.
  • درس آدم را فرشته مشتری ** محرم درسش نه دیو است و پری‏
  • Âdem, senin dersin her şeyin adını haber vermektir. Haydi, Allah sırlarını kıldan kıla anlat.
  • آدم أنبئهم بأسما درس گو ** شرح کن اسرار حق را مو به مو
  • Kısa görüşlü, daima halden hale giren, renkten renge boyanan ve temkini bulunmayan, 3270
  • آن چنان کس را که کوته بین بود ** در تلون غرق و بی‏تمکین بود
  • Kişiye fare dedim, çünkü yeri, yurdu topraktır. Farenin de geçim yeri topraktan ibarettir.
  • موش گفتم ز انکه در خاک است جاش ** خاک باشد موش را جای معاش‏
  • Yolları, izleri bilmez değil, bilir ama yer altındakileri bilir. O, her yanda toprağı delmiş, delik deşik etmiştir.
  • راهها داند ولی در زیر خاک ** هر طرف او خاک را کرده ست چاک‏
  • Fare gibi nefis, ancak lokma ufalar. Allah fareye de miktarınca akıl vermiştir.
  • نفس موشی نیست الا لقمه رند ** قدر حاجت موش را عقلی دهند