- Na ehil kişiler seni hasta ederler. Ananın yanına gel ki sana iyi baksın!” dedi.
- دست هر نااهل بیمارت کند ** سوی مادر آ که تیمارت کند
- Arkadaş, cahilin sevgisini de böyle bil. Cahil yolda daima çarpık, daima yampiri gider.
- مهر جاهل را چنین دان ای رفیق ** کژ رود جاهل همیشه در طریق
- Padişahın günü, doğanı aramakla geçti, nihayet o kocakarının çadırına yöneldi.
- روز شه در جستجو بیگاه شد ** سوی آن کمپیر و آن خرگاه شد
- Ansızın orada doğanı, toz duman içinde gördü. Ona bakıp ağlamaya başladı. 330
- دید ناگه باز را در دود و گرد ** شه بر او بگریست زار و نوحه کرد
- Dedi ki: “Her ne kadar, bize dosdoğru vefakârlıkta bulunmadığın için bu hâl sana lâyıktı.
- گفت هر چند این جز ای کار تست ** که نباشی در وفای ما درست
- Çünkü cehennem ehliyle cennet ehlinin müsavi olmadığından gaflet ederek cennetten kaçtın, cehennemde karar ettin.
- چون کنی از خلد زی دوزخ فرار ** غافل از لا یستوی اصحاب نار
- Halinden haberdar olan padişahtan sersemce bu kokuşuk kocakarının evine kaçağın layığı budur”
- این سزای آن که از شاه خبیر ** خیره بگریزد به خانهی گنده پیر
- Doğan kanadını padişahın eline sürmekte, hal diliyle “Ben günah ettim”;
- باز میمالید پر بر دست شاه ** بیزبان میگفت من کردم گناه
- Ey kerem sahibi, sen iyilerden başkasını kabul etmezsen kötü nereye varsın da halini arz edip ağlasın? 335
- پس کجا زارد کجا نالد لئیم ** گر تو نپذیری بجز نیک ای کریم
- Padişah, her kötüyü iyi ettiğinden onun lütfu cana bu cüreti vermekte, bu cinayetleri yaptırmaktadır” demekteydi.
- لطف شه جان را جنایت جو کند ** ز آنکه شه هر زشت را نیکو کند