English    Türkçe    فارسی   

2
3276-3285

  • Bu titreyip duran yeryüzü, dağlara muhtaç olmasaydı Allah, o heybetli dağları halk etmezdi.
  • وین زمین مضطرب محتاج کوه ** گر نبودی نافریدی پر شکوه‏
  • Göklere de ihtiyaç olmasaydı yedi kat göğü yoktan meydana getirmezdi.
  • ور نبودی حاجت افلاک هم ** هفت گردون نافریدی از عدم‏
  • Güneş, ay ve şu yıldızlar, ancak ihtiyaç yüzünden zuhura geldi.
  • آفتاب و ماه و این استارگان ** جز به حاجت کی پدید آمد عیان‏
  • Şu halde varlıkların kemendi, (yoklukları çekip varlık âlemine getiren) ihtiyaçtır. Allah’ın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zahir olur.
  • پس کمند هستها حاجت بود ** قدر حاجت مرد را آلت دهد
  • Yürü, çabuk ihtiyacını arttırır da Allah’ın kereminden cömertlik denizi coşsun. 3280
  • پس بیفزا حاجت ای محتاج زود ** تا بجوشد در کرم دریای جود
  • Şu yol üstünde dilenen, şu dilenciliğe düşmüş olan yoksullar, halka ihtiyaçlarını arz ederler.
  • این گدایان بر ره و هر مبتلا ** حاجت خود می‏نماید خلق را
  • Kör, sakat, hasta, illetli olduklarını gösterir, bu suretle halkın merhametini coşturmak isterler.
  • کوری و شلی و بیماری و درد ** تا از این حاجت بجنبد رحم مرد
  • “Ey halk, ekmek verin. Benim de ambarım var, benim de malım, benim de sofram var” derler mi hiç?
  • هیچ گوید نان دهید ای مردمان ** که مرا مال است و انبار است و خوان‏
  • Köstebeğin yemek içmek için göze ihtiyacı yoktur. Onun için Allah onu gözsüz yarattı.
  • چشم ننهاده‏ست حق در کور موش ** ز انکه حاجت نیست چشمش بهر نوش‏
  • Köstebek, gözsüz de pekâlâ yaşayabilir. Ter-ü taze toprakta göze ne ihtiyacı var? 3285
  • می‏تواند زیست بی‏چشم و بصر ** فارغ است از چشم او در خاک تر