English    Türkçe    فارسی   

2
3361-3370

  • Sırtlanı mağaranın içinde değil, dışarıda arayın derler,
  • می‏گوند این جایگه کفتار نیست ** از برون جویید کاندر غار نیست‏
  • De mağarayı kapatırlar, hâlbuki sırtlan “Benden haberleri yok.
  • این همی‏گویند و بندش می‏نهند ** او همی‏گوید ز من بی‏آگهند
  • Bu düşmanlar, benden haberdar olsalardı sırtlan nerede, hani ya, diye bağırırlar mıydı” der.
  • گر ز من آگاه بودی این عدو ** کی ندا کردی که آن کفتار کو
  • Birinin Ulu Allah günah yüzünden beni suçlu tutmuyor, bana ceza vermiyor diye iddiaya girişmesi ve Şuayb aleyhisselâm’ın ona cevap vermesi
  • دعوی‏کردن آن شخص که خدای تعالی مرا نمی‏گیرد به گناه و جواب گفتن شعیب علیه السلام مر او را
  • Şuayb zamanında birisi, “Allah benden nice ayıplar gördü.”
  • آن یکی می‏گفت در عهد شعیب ** که خدا از من بسی دیده ست عیب‏
  • Nice suçlarda bulundum. Böyle olduğum halde kereminden bana ceza vermiyor, beni muahaze etmiyor” dedi. 3365
  • چند دید از من گناه و جرمها ** و ز کرم یزدان نمی‏گیرد مرا
  • Ulu Allah, Şuayb’ın kulağına dedi ki. “Ona gayp âleminden fasih bir dille cevap ver:
  • حق تعالی گفت در گوش شعیب ** در جواب او فصیح از راه غیب‏
  • Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
  • که بگفتی چند کردم من گناه ** و ز کرم نگرفت در جرمم اله‏
  • Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
  • عکس می‏گویی و مقلوب ای سفیه ** ای رها کرده ره و بگرفته تیه‏
  • Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
  • چند چندت گیرم و تو بی‏خبر ** در سلاسل مانده‏ای پا تا به سر
  • A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat! 3370
  • زنگ تو بر تویت ای دیگ سیاه ** کرد سیمای درونت را تباه‏