- Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
- که بگفتی چند کردم من گناه ** و ز کرم نگرفت در جرمم اله
- Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
- عکس میگویی و مقلوب ای سفیه ** ای رها کرده ره و بگرفته تیه
- Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
- چند چندت گیرم و تو بیخبر ** در سلاسل ماندهای پا تا به سر
- A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat! 3370
- زنگ تو بر تویت ای دیگ سیاه ** کرد سیمای درونت را تباه
- Gönlünde is üstünde is, kurum üstünde kurum. Bu is ve kurum bir derecede ki nihayet gönlün, bütün sırlara karşı kör olmuş.
- بر دلت زنگار بر زنگارها ** جمع شد تا کور شد ز اسرارها
- Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.
- گر زند آن دود بر دیگ نوی ** آن اثر بنماید ار باشد جوی
- Çünkü her şey, zıddı ile meydana çıkar. Bembeyaz kazanın beyazlığı ütünde o kara is berbat bir şekilde kendini gösterir.
- ز انکه هر چیزی به ضد پیدا شود ** بر سپیدی آن سیه رسوا شود
- Fakat dumanın tesiriyle kazan karardı mı artık onun üstünde isi, kurumu kim görür a inatçı?
- چون سیه شد دیگ پس تاثیر دود ** بعد از این بروی که بیند زود زود
- Demirci zenci olursa yüzü, dumanla isle aynı renktedir. 3375
- مرد آهنگر که او زنگی بود ** دود را با روش هم رنگی بود
- Fakat beyaz adam demirciliğe kalkışırsa yüzü yer, yer kararır, kızarır.
- مرد رومی کاو کند آهنگری ** رویش ابلق گردد از دود آوری