English    Türkçe    فارسی   

2
3432-3441

  • Ebabil kuşlarında Allah kuvveti vardı. Yoksa bir kuşcağız nasıl olurda bir fili helâk edebilirdi?
  • قوت حق بود مر بابیل را ** ور نه مرغی چون کشد مر پیل را
  • Koca bir orduyu birkaç kuş kırıp geçirdi. Bak da bu kudretin Allah’tan olduğunu bil.
  • لشکری را مرغکی چندی شکست ** تا بدانی کان صلابت از حق است‏
  • Eğer bundan şüpheye düşersen yürü var, Eshabı fil suresini oku.
  • گر تو را وسواس آید زین قبیل ** رو بخوان تو سوره‏ی اصحاب فیل‏
  • Onunla inada kalkışır, beraberlik dâvasına girişirsen, yok mu? Eğer onlardan başını kurtarabilirsen beni de kâfir bil sen! 3435
  • ور کنی با او مری و همسری ** کافرم دان گر تو ز ایشان سر بری‏
  • Farenin deve yularını çekmesi ve kendi kendisine gururlanması
  • کشیدن موش مهار شتر را و متعجب شدن موش در خود
  • Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.
  • موشکی در کف مهار اشتری ** در ربود و شد روان او از مری‏
  • Deve, tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye koyuldu. Fare “Ben, ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura düştü.
  • اشتر از چستی که با او شد روان ** موش غره شد که هستم پهلوان‏
  • Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “Hele hoşindi. Ben sana gösteririm!” dedi.
  • بر شتر زد پرتو اندیشه‏اش ** گفت بنمایم ترا تو باش خوش‏
  • Gide, gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle derindi ki ulu bir fil bile o ırmakta zebun olurdu.
  • تا بیامد بر لب جوی بزرگ ** کاندر او گشتی زبون پیل سترگ‏
  • Fare orada duru, kaskatı kesildi. Deve “Ey dağda, ovada bana arkadaş olan, 3440
  • موش آن جا ایستاد و خشک گشت ** گفت اشتر ای رفیق کوه و دشت‏
  • Bu duraklama ne, niye şaşırdın? Irmağa ercesine ayak bas, gir suya!
  • این توقف چیست حیرانی چرا ** پا بنه مردانه اندر جو در آ