- Şeyhe “Ey ulumuz, medet... Bu sofiden öcümüzü al” dediler.
- شیخ را گفتند داد جان ما ** تو از این صوفی بجو ای پیشوا
- Şeyh “Sofiler, şikâyetiniz neden” diye sorunca birisi “Bu sofinin üç kötü huyu var;
- گفت آخر چه گله ست ای صوفیان ** گفت این صوفی سه خو دارد گران
- Söze başladı mı çan gibi susmak bilmez, boyuna söyler. Yemeğe girişti mi yirmi kişinin öğününden fazla yemek yer.
- در سخن بسیار گو همچون جرس ** در خورش افزون خورد از بیست کس
- Yattı mı uyudu mu Eshabı Kehf’e benzer” dedi. Sofiler, bu üç huy, yol ehline yaraşmaz diye şeyhin huzurunda savaşa giriştiler. 3510
- ور بخسبد هست چون اصحاب کهف ** صوفیان کردند پیش شیخ زحف
- Şeyh o fakire yüz çevirip dedi ki: “Ne halin olursa olsan, o halde itidali koru.
- شیخ رو آورد سوی آن فقیر ** که ز هر حالی که هست اوساط گیر
- “İşlerin hayırlısı orta hallisidir” diye haberde bile var. Vücuttaki Ahlât itidal yüzünden faydalı.
- در خبر خیر الأمور أوساطها ** نافع آمد ز اعتدال أخلاطها
- Bunların biri herhangi bir ârızî sebeple fazlalaştı mı insanın bedeninde hastalık meydana gelir.
- گر یکی خلطی فزون شد از عرض ** در تن مردم پدید آید مرض
- Yoldaşına pek yüklenme, çok söz söyleme, onu pek övme, çünkü bu, nihayet ayrılığa sebep olur.
- بر قرین خویش مفزا در صفت ** کان فراق آرد یقین در عاقبت
- Musa’nın sözü, kendince haddindeydi ama o iyi dosta fazla geldi. 3515
- نطق موسی بد بر اندازه و لیک ** هم فزون آمد ز گفت یار نیک
- O fazlalık da Hızır’la arasının açılmasına sebep oldu. Musa’ya “Haydi, git... Sen çok söylüyorsun... Gayri ayrılık geldi, çattı!
- آن فزونی با خضر آمد شقاق ** گفت رو تو مکثری هذا فراق