- Musa’nı denizlere daldır da Ahmet’in devrinde izhar et’’ dedi.
- غوطه ده موسای خود را در بحار ** از میان دورهی احمد بر آر
- Allah dedi ki : “ Sana o devri onun için gösterdim, o halvetin yolunu onun için açtım”
- گفت یا موسی بدان بنمودمت ** راه آن خلوت بدان بگشودمت
- Ey Kelîm, sen o devirden uzaksın; ayağını çek, çünkü bu iklim uzundur. 360
- که تو ز آن دوری درین دور ای کلیم ** پا بکش زیرا دراز است این گلیم
- Ben kerem sahibiyim. Tamaha düşüp ağlasın diye mahlûka ekmek gösteririm.
- من کریمم نان نمایم بنده را ** تا بگریاند طمع آن زنده را
- Ana, çocuk uyansın da gıdasını istesin diye çocuğun burnunu ovar.
- بینی طفلی بمالد مادری ** تا شود بیدار واجوید خوری
- Çünkü çocuğun, açlığından haberi olmaz, uyuyakalır. Fakat süt muhabbeti, ananın iki memesini de ağrıtmaya başlar.
- کاو گرسنه خفته باشد بیخبر ** و آن دو پستان میخلد زو مهر در
- “Ben gizli rahmet olan bir hazineydim, hidayete erişmiş bir ümmet gönderdim.”
- کنت کنزا رحمة مخفیة ** فابتعثت أمة مهدیة
- Can ve gönülle dilediğim bütün keremleri sana Allah gösterdi de sen onlara tamah ettin. 365
- هر کراماتی که میجویی به جان ** او نمودت تا طمع کردی در آن
- Ahmet, ümmetler “ Yarab” desinler diye dünyada nice put kırdı.
- چند بت بشکست احمد در جهان ** تا که یا رب گوی گشتند امتان
- Ahmet’in çalışması olmasaydı sen de ataların gibi puta tapardın.
- گر نبودی کوشش احمد تو هم ** میپرستیدی چو اجدادت صنم