English    Türkçe    فارسی   

2
3583-3592

  • Onun Arapça bilirim demesi dâvadır ama Arapça söyleyişi de manadır, dâvasının ispatıdır.
  • عین تازی گفتنش معنی بود ** گر چه تازی گفتنش دعوی بود
  • Yahut bir kâtip, kâğıdın üstüne “Ben kâtibim, yazı okuyabilirim, yüce bir kişiyim” diye yazsa,
  • یا نویسد کاتبی بر کاغذی ** کاتب و خط خوانم و من ابجدی‏
  • Bu yazı filvaki dâvadır ama yazılan şeyde dâvanın doğruluğuna şahittir. 3585
  • این نوشته گر چه خود دعوی بود ** هم نوشته شاهد معنی بود
  • Yahut da bir sofi “Dün akşam rüyada birisini gördün ya… Hani omuzun da seccade vardı.
  • یا بگوید صوفیی دیدی تو دوش ** در میان خواب سجاده به دوش‏
  • İşte o benim. Rüyada sana nazardaki feyizleri anlatmıştım.
  • من بدم آن و آن چه گفتم خواب در ** با تو اندر خواب در شرح نظر
  • Onları kulağına küpe et. O sözü aklına rehber yap, sözlere uy” dese,
  • گوش کن چون حلقه اندر گوش کن ** آن سخن را پیشوای هوش کن‏
  • Bu söz, sana rüyayı hatırlatır. Yeni bir mucize, eski bir altındır.
  • چون ترا یاد آید آن خواب این سخن ** معجز نو باشد و زر کهن‏
  • Bu söz, dâva gibi görünür ama rüyayı görenin ruhu” Evet” der. Tasdik eder. 3590
  • گر چه دعوی می‏نماید این ولی ** جان صاحب واقعه گوید بلی‏
  • Hikmet, müminin kaybolmuş malı olduğundan kimden duysa inanır, kabul eder.
  • پس چو حکمت ضاله‏ی مومن بود ** آن ز هر که بشنود موقن بود
  • Fakat kendisini hikmetin yanında bulursa nasıl şüphe edebilir. Nasıl yanılabilir?
  • چون که خود را پیش او یابد فقط ** چون بود شک چون کند او را غلط